hayat

Hayat olması gerektiği gibi değil,olduğu gibidir.
Onu değiştiren yaşama biçiminizdir.
-VİRGİNİA STAR-

HOŞ GELDİNİZ

10 Nisan 2010 Cumartesi

DEPRESYON


Depresyon her yaşta görülebilen bir hastalıktır.Majör Depresyon (Ağır Depresyon) nöbetlerle gelen ve tedaviyle tam düzelen bir özelliğe sahiptir.
Toplumun her kesiminde görülebilir. Psikiyatrik hastalıklar arasında en sık rastlanan bir tablodur.Yaşam boyunca her 100 erkekten 10,unun her 100 kadarında20’sinin Depresyon geçirdiği araştırmalarla saptanmıştır.Depresyondaki bir insanda en dikkati çeken özellikler şunlardır:
- Elem,keder,karamsarlık,umutsuzluk duyguları ile;daha önceden zevk aldığı,ilgi duyduğu nesnelere ,uğraşılara ilgi duymaması ve hiçbir şeyden zevk alamama halidir(Anhedoni)
Depresyondaki bir hasta çevresine ve hekime;
- "Çok üzgünüm,sanki daha önceki kişiliğimi,yapımı kaybettim."
- "Hiçbir şeyden zevk alamıyorum."
- "Bu sıkıntı,keder bitmeyecek."
- "Hayat bana ağır geliyor."
- "Canın hiçbir şey yapmak istemiyor."
- "Kendimi yorgun, bitkin hissediyorum."
- "Sabırsız, tahammülsüz bir insan oldum."
- "Kimse gelsin-gitsin istemiyorum.
- "Sessiz, sedasız bir odada, kendi başıma kalmak istiyorum."
- "Çocuklarıma bakamıyorum, bazen onları boğasım bile geliyor."
- "Bazen artık yaşamın bir anlamı kalmadı diye düşünüyorum."
- "Bir şey öğrenemiyorum, her şeyi unutuyorum."
- "Zaman zaman sebepsiz ağlıyorum."
- "Çok sıkılıyorum, daralıyorum, baş ağrılarım sıklaştı."
- "İştahtan kesildim, kilo verdim."
- "Uykuya dalmakta güçlük çekiyorum, bazen erkenden sıkıntı ile uyanıyorum."
- "Ne yapacağımı bilemiyorum, karar veremiyorum.”

şeklinde yakınmada bulunur.

Uluslar arası Depresyonları Önleme ve Tedavi Komitesinin depresyonlu hastaların tanınmaması amacıyla hazırladığı tanı ölçütlerinden yola çıkarak hazırlanan maddelerin 4-5 tanesine evet diyorsanız Depresyon yaşıyor olabilirsiniz.

Hayattan eskisi kadar zevk alamıyorum,hiçbir şey ilgimi çekmiyor.
Son zamanlarda karamsar,ümitsiz kötümser düşünüyorum.
Kendimi yorgun,bitkin,halsiz hissediyorum.
Uyku düzenim bozuldu.
İştahım azaldı;kilo kaybettim.
Bedenimde ağrılar,sızılar başladı,göğsümde baskı oluyor.mideme kramplar giriyor.
Son zamanlarda cinsel ilgimi kaybettim.
Hafızam zayıfladı,bir şeyi aklımda tutamıyor,öğrenemiyorum.
Zaman, zaman intihar etmek istiyorum.kimseyi görmek istemiyorum...

Depresyon geçiren bir insanın; düşünce,duygu,davranış motor faaliyetlerinde,biyolojik-yaşamsal fonksiyonlarında değişiklikler olur.
Duygu durumundaki değişiklikler:
Keder ,elem,üzüntü,sıkıntı,karamsarlık,
Olağan faaliyetlere karşı ilgisizlik,
Hiçbir şeyin zevk vermemesi,hayatın anlamsız gelmesi,
Ağlama isteği veya ağlama,
Konuşmaya dahi isteksiz olma,

Düşünce içeriğindeki değişiklikler:
En başta umutsuzluk,karamsarlık düşünceleri(hastalığın gelişeceği,her şeyin kötüye gittiği düşünceleri)Benlik saygısında(kendine güvende)azalma(kendini değersiz,günahkar,suçlu kabul etme,ciddi depresyonlarda kişi bu düşüncelerle intihar eder)
İntihar fikirleri,
Ağır depresyonlarda gerçeği değerlendirme,muhakemede kısmi bozukluklar görülebilir.şahıs organlarının olmadığı,çürüdüğünü,bu nedenle yeme içmesinin anlamsız olduğunu söyler veya kötülük göreceği şeklinde hezeyanları olabilir.
Depresyonda Hafıza
Dikkat toplanamaz.
Konsantrasyon bozulur.
Unutkanlık başlar.
Yeni şeyler öğrenilmez.
Bu nedenle iş performansı ciddi şekilde düşer.
Depresyonda Biyolojik-Vital fonksiyonlar:
Uykuya dalmada güçlük,
Sık,sık uyanma sabahları erken uyanma,
Bazen aşırı uyuma...
İştahsızlık (perhizde değilken 1 ayda kilosunun% 5’ inden fazlasını kaybetme)
Depresyondaki kişi neler hisseder?
Kendimi üzgün ve veya alıngan hissediyorum.
Bana daha önce zevk veren şeylerden hoşlanıyorum(İş,hobiler spor,arkadaşlar,seks vb.)
İştahım ve veya kilom değişti.
Uyku düzenim bozuldu,şimdi çok fazla ya da çok az uyuyorum.
Kendimi sürekli yorgun hissediyorum ve enerjim yok.
Kendimi suçlu,umutsuz ya da değersiz hissediyorum.
Konsantre olamıyorum,hatırlayamıyorum ya da karar veremiyorum.
Arkadaşlarım yorgun olduğumu ya da hareketliliğimin azaldığını fark,ediyor.
Sık, sık ölüm üzerine düşünüyorum,hatta intihara kalkıştım.
Nasıl oluyor da bu kadar bir şey bu kadar az tedavi ediliyor?
Bunun bir çok sebebi var.Bazıları eninde sonunda”Kendiliğinden düzeleceğini ve eski haline kavuşacağını” hissettiğinden tedaviye gerek duymuyor.Bazıları,depresyonu kendi başlarına halledebilecekleri bir zayıflık ya da kişisel bozukluk olarak düşünüyor.Bazıları da etkin bir Tıbbi tedavinin mevcut olduğunu farkında olmayabilir.Böylece,depresyon geçiren insanlar hissettikleri belirtileri doktorlarıyla konuşmuyor ve depresyonları gizli kalıyor.Başarılı bir şekilde tedavi edilebilecekleri halde depresyon geçiren insanlar,onları bekleyen yardımı aramadıklarından
acı çekmeye devam ediyorlar.

4 Nisan 2010 Pazar

TEKNOLOJİ VE İNSAN İLŞKİLERİ




Teknoloji masum mu?
Zamanımızda insan ilişkileri oldukça yıpranmıştır. Paranın icadı ile başlayan süreç kapitalizmin yayılmasıyla insan vaktinin birçoğunu öldürmüştür. İster istemez ben çok paylaşımcı biriyim diyen kişilerde bile egoizm vardır. Yok diyen yalan söyler. Şöyle bir düşünelim taş devirlerini… Toplamacılık ve avcılık ile yaşanan bir hayat. Ticaret var ama takas yoluyla yapılıyor. Biri hayvan derisi topluyor, öteki meyve topluyor. Daha sonra da birbirleriyle takas edip, ihtiyaçlarını gideriyorlarBugüne kadar hep teknolojinin insan hayatına getirdiği yararlardan söz ettik. Olmazsa olmaz dedik. Tıpkı bir hastalığın tedavisinde kullandığımız ilaçlar gibi. İyileştirirken bir miktar zarar veriyor, üstelik doğru kullanmazsak vereceği zarar yararından fazla oluyor

Teknoloji iletişim alanında da çığırlar açıp çığırlar kapatmıştır. Önceleri ateş, güvercin gibi yöntemlerle haberleşen insanoğlu Graham Bell ile telefonu tanımıştır. Posta sistemi de gelişim göstermiştir. Daha sonra telefon ilerletilmiştir. Ve daha sonra birçok insanı asosyalleştirecek bir zıkkım olan internet de bunun üzerine yamanmıştır. Eskiden en ufak bir şey için bile kapı kapı dolaşılıp bire bir haber verilirken artık ruhsuz kısa mesajlar veya e-mailler almaktayızBilgisayarın icadı ile hayat standartlarının birçoğu kökten bir değişime uğramıştır. En basitinden en kapsamlısına kadar hayatın her alanında kullanılmaya başlanmıştır. Birçok şeyi kolaylaştırdığı gibi birçok şeyi de alıp götürmüştür. Özellikle internetin hayata girmesiyle birçok şey değişmiştir. Öncelikle gözlüklü insan sayısı artmış, nice hayatlar bir monitörün önünde heba edilmiş, o zararlı radyasyonlar yutulmuş, toplum içerisinde geçen süre azalmış, insan avcıları bu teknolojiden faydalanarak nice canlara kıymış, öyle etmiş, böyle etmiş… Ve dünya şimdiki haline gelmiş. Bilgisayar olan bir ortamda insanın önemi azalır, aklı bilgisayara kayar olmuştur. Bilgisayar aslında sinsi bir katildir. Birçok şeyi aheste aheste öldürmektedir





29 Mart 2010 Pazartesi

türk tiyatrosu ve tarihi gelişimi






TÜRK TİYATROSU

Türk tiyatrosu anadolu uygarlığını oluşturan çeşitli toplumların,anadolu'ya göç eden Türklerin atalarının ve İslam dünyasının kültürel birikimine dayanan, hem Doğu hem de Batı kaynaklı etkileri içeren bir seyirlik geleneği üstünde gelişmiştir.

BATILI ANLAMDA TÜRK TİYATROSU

Türk halkı Batı modelinde tiyatroyla azınlıkların sunduğu tiyatro gösterileri yoluyla bir ölçüde tanışıyordu.Osmanlı sarayı ise yabancı toplulukların gösteriklerine büyük önem vermiştir,Batı tiyatrosunu Türk halkından daha önce benimsemiştir.Batı tiyatrosunun Türk kültürüne tam anlamıyla aktarılması

Tanzimat'ta oluşmuştur.

Batı tiyatrosunun, 1839 Tanzimat Ferman'ının öngördüğü ilkeler doğrultusunda bir yandan bir çok olumlu katkıda bulunurken, bir yandan da onun çağdaş doğrultuda gelişmesini engellemiştir.Batı modeli tiyatronun benimsenmesiyle Türk tiyatrosuna yeni bir yöneliş içine girmiştir.Her seviyeden önce tiyatro da yazılı metne geçilmiş,yabancı yazarlardan yapılan çeviri ve uyarlamalar yanında Türk yazarları da oyun yazmaya başlamışlar,böylece Batı'ya oranla çok geç de olsa bir dram geleneği başlamıştır.türk tiyatrosunun gelişimi çok genel bir yaklaşımla iki aşama da incelenebilir:





  • Tanzimat Fermanı'nın ilanıyla,türkiye Cumhiriyeti'nin kurulması arasında(1839-1923)yer alan hazırlık aşaması


  • Cumhuriyet'in kuruluşundan günümüze uzanan gelişme aşaması



1839-1923 DÖNEMİ




Çağdaş türk tiyatrosuna ilk önemli adım 186'ta yapılan Gedikpaşa Tiyatrosu'la atılmıştır.1861'de Osmanlı Tiyatrosu adlı bir topluluk kurarak Türk yazarına ve türkçe oyunlara yöneldi.1870'te Sadrazam Ali Paşa'nın İstanbul'un çeşitli bölgelerinde Türkçe oyunlar sergileyen tiyatrolar kurması koşuluyla kendisine sağladığı destekle Türkçe oyunlar oynama imtiyazını 10 yıl elinde tuıtan Güllü agop'un topluluğunda Ermeni oyuncular yanında Müslüman Türk oyuncular da yetiştiBu oyuncular içerinde en ünlüsü Ahmed Fehim'dir.Bu dönemdeki önemli Türk oyuncular:




  • Namık Kemal

  • Ahmet Mithat Efendi

  • Abdülhak Hamid

  • Recaizade Mahmut Ekrem

1923'TEN GÜNÜMÜZE

Cumhuriyet döneminde tiyatroda Batı modelini benimseyen Türkiye, gerek tiyatronun kurumsallaşması gerekse oyun yazarlığının gelişmesi bakımından önemli atılımlara sahne oldu.Tiyatroyu Türkiye'de çağdaş bir sanat alanına dönüştürme yolunda ilk büyük katkı ünlü tiyatro ve sinema adamı Muhsin Ertuğrul'dan geldi.









28 Mart 2010 Pazar

insan ve çevre kirliliği
















İnsanoglu yüzyıllardırçevresine ve doğaya verdiği zararların bedelini ödemektedir.Kişisel hırslarla,daha çok kazanmak arzusuyla,tembellikle,sorumsuzlukla, doğaya zarar verenler kendilerinin doğanın bir parçası olduklarını ve verdikleri zararın kendilerine döneceği gerçeğini göz ardı etmişlerdir.Yüzlerce yılldır çevreye vereceği zarardan çok insanoğlunda bir çevre bilincinin oluşması çok yeni sayılır.
















ÇEVREYE VERİLEN ZARARLAR







  • Çevre kirliliğinin doruğa ulşamasında 19.yüzyıldaki Sanayi Devrimi'nin büyük etkisi olduğu doğrudur.



  • Ormanların bilerek yakılması



  • Atık çeşitleri



  • Zehirli maddeler



  • Endüstriyel atıklar



  • Radyasyon



  • Hızlı nüfüs artışı



  • Plansız kentleşme



  • Ekonomik yetersizlikler






ÇEVRE KİRLİLİĞİNİ ÖNLEMENİN YOLLARI





  1. Sanayi kuruluşları gürültü sınırlarını normal seviyede tutmalı

  2. Termik bacanın ses çıkarması engellenmeli

  3. Kara ve demir yollarının yakınında oturan insanlar gürültü kirliliği konusunda bilinçlendirilmeli

  4. Yeşil alanlar arttırılmalı

  5. Fabrika bacalarına filtre takılmalı

  6. Bir an önce doğal gaz kullanımına geçilmeli





















































































14 Mart 2010 Pazar

tabiatın diliyle insan



DOĞA VE İNSAN

Deniz feneri bir yanar bir söner

Düşler darmadağın boşlukta döner

Deniz de kudurur fırtınalar

Hava kararır dağılır düşler

Bir rüzgar eser kara bir rüzgar

Kullar mamur kullar var ağlar

Şimşekler çakar deniz köpürür

Ardından hızlı bir boğuş başlar

Denizin halini bir görmeli o an

Kullar bir melek deniz bir şeytan

Doğaya karşı insanlar aciz

Bak boş duruyor koca meydan